Contents

{Kırklar Dizisi 40 HİKMET,DERS,HADİS,BAHİS,KAVRAM,KAVRAM 6 KİTAP TAKIM , KOLEKTİF İkinci El Kitap #2962309000204|Nurcular hakkında büyük oyun nasıl bozuldu Ramazan BALCI|Ahmed Ziyaüddîn-I Gümüşhanevi Hz Gümüşhane Belediyesi}

{Zira bu âlemdeki her şey onun varlığı için birer tanık durumundadır (a.g.e., s. 67-68). Kur’an’ın da sıkça vurguladığı bu tümevarım yöntemi fizikten metafiziğe geçişte birçok düşünürün benimsediği ikna yöntemidir. Hal�larda, kilimlerde ve benzeri dokumalarda, asl�nda iki ayr� tabaka vard�r.|Vasiyetlerinde “amelleriniz, tahsiliniz ve ahlakınızla âlim olup,insanlara seviyelerine göre hitap ediniz. Daima müzakere, Hakk ve hakikati izhar için ilminizi vearaştırmalarınızı artırınız\. Her oyun stili ve bütçeye uygun bahis seçenekleriyle, herkes için bir şeyler var. BTprod yeni giriş\.” diyen Gümüşhânevî (ks), bu konudaki hassasiyetinigöstermektedir. Kendisi de ilme ve ilmî araştırmalara büyük önem vermiş,ömrünün yirmi sekiz senesini telif hayatına vakfetmiş nice geceleri uykusuzgeçirip, durup dinlenmeden çalışmıştır.|Hâlid-i Bağdâdî Hazretleri’ninhalifelerinden, Trablusşam müftüsü olan Ahmed ibn-i Süleyman el-ArvâdîHazretleri, tek bir şahıs için, Gümüşhânevî Ahmed Ziyâeddin Efendimiz içinİstanbul’a gelmiş, kendisini bulmuş ve “Sırf seni irşad etmek için burayavazifeli olarak gelmiş bulunuyorum! ” diye onu halvete alıp, tasavvufun âdâbını,erkânını, ahlâkını, esrârını öğretmiş. “-Mutasavvıflar hüsn-ü zanlabakmış rivayetlere, hadis âlimleri de kaşlarını çatarak, keskin nazarlabakmışlar. Gümüşhaneli Ahmed ZiyâeddinEfendimiz, şu bizim hadislerini okuduğumuz zât, Râmûzül Ehâdîs’i tertib edenşahıs… Onun bir menkıbesi.}

{Müslümanlara karşı karalama kampanyası var|İletişim Bilgileri|Muhammed NumanÖZEL}

{

  • Kindî, böylelerini duyu algılarının dışında bir bilgi olacağını kavrayamayan çocuklara benzetir.
  • {

  • Kabına sığmayan bu büyük dimağ, uzunca bir süre, ‘çocuk yaşta’ icazet düzeyine ulaşmanın dayanılmaz yalnızlığını çekti; ardından kıskançlık oklarının hücumuna uğradı; en sonunda, yerini yurdunu bırakıp Van’a gitti ve orada vali Tahir Paşa gibi ciddi bir muhatap bularak teskin oldu.
  • |}{

  • Bunlar, “Var mıdır, nedir, nasıldır ve niçindir?
  • |}{

  • Temyiz mahkemesi ile Afyon mahkemesi arasında dosyalar gelip giderken 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti genel af ilan etti.
  • |}

  • Hele bir ölünün ardından olay çıkarmak gibi basit işlere bulaşmazlar.
  • Hal�larda, kilimlerde ve benzeri dokumalarda, asl�nda iki ayr� tabaka vard�r.

|

  • Bu mesleğin içinde Gazalî de vardır, Taftazanî de, Câmî de…
  • {

  • Yine de, onu lâyıkınca anladıklarını sanmıyorum.
  • |}

  • Ayağında devamlı ayakkabı bulunur, siyah renge hiç rağbetetmezdi.
  • {

  • Az zaman sonra, ‘Şarkın yalçın kayalıklarından kopup gelen âteşîn bir zeka’ olarak tanındı, ama yine de pek anlaşılamadı.
  • |}

  • Nitekim, en ba�ta Kur’�n’�n, gerek tevhidi, gerek vahyi, gerek risaleti isbat i�in ‘nakl�’ olmayan deliller sundu�u; mesel� k�inat� ve f�trat� �ahit tuttu�u belirtilir.
  • {

  • Buna göre birlikle nitelenen varlıklardaki birliğin sebebi ilk gerçek birdir.
  • |}

|

    {

  • Kaylule vakti oturdukları yerde yüzlerine havluörterek biraz kestirmek suretiyle uyku ihtiyaçlarını giderirlerdi.
  • |}{

  • Risâlelerin giriş kısmında istekte bulunan öğrenci veya dostlarına dua ile söze başlarken kullandığı ifadeler çoğunlukla birbirine benzediğinden bir eserin ona ait olup olmadığı kolayca anlaşılabilir.
  • |}{

  • Bilindiği gibi bu çok önemli bahis iç ALEMİ ile ilgili bulunduğundan bu yol üzerinde yol kesenler şeytan aleyh-ül-laneye hizmet edenler ve Rahman suretinde görünen iblisler sayılamayacak kadar çoktur.
  • |}

  • Ancak bu durum sebepler dizisinin sonsuza kadar sürüp gitmesine yol açar.
  • Binaenaleyh Camiin avlusunda 15 kişi, 20 kişi, 30 kişi falanın naşına, filân muhterem zatın naşına “yuh” çekti, hakaret etti, tecavüz etti ise Ceza Kanunumuzda bir madde var mı?
  • Kendisinden bir miktar eksilen her şeyin geriye kalan kısmı önceki durumundan daha azdır; 4.

}

{Afyon Mahkemesi şahıslar için af kararına uyarken Risale-i Nurlar hakkında keyfi bir şekilde toplatma kararı aldı. Hukuk savaşı 1956 yılı Haziran ayında nihayet 8 yıl sonra kazanıldı. Bütün Nur Risaleleri sahiplerine iade edildi. Hukukta muhkem kaziye (tekrar davası konusu yapılamayacak kesin hüküm) denilen beraat kararı ile artık Risale-i Nurları kovuşturma imkanı kalmamış oldu.1960 darbesi sonrasında geçen hafta ele aldığımız şekilde takipler yapılmış, bir çok yerde Nur talebeleri tutuklanmıştı. Ama bu yazıda biz gayretli bir Yargıtay başkanının hukuk anlayışı üzerinde duracağız. Sözgelimi, ‘ekoloji’nin adının bile konulmadığı bir zamanda, 1936 yılında yazdığı bir eserde, Allah’ın bir isminin Kuddüs olduğu belirtilerek, ‘insanın pis eli bulaşmamak şartıyla’ bütün kâinatta görülen temizliğin ve dengenin bu ismin delili olduğu anlatılır.|O çağına teslim olan değil, çağıyla hesaplaşan bir insandı. Oysa ‘çağımızın yetiştirdiği büyük isimler’ arasında anılıyor. Tahir Paşa, bu genci gereğince anlayan birkaç kişiden biriydi. Van’ı, onun gibi biri için dar bulacak; eline resmî makamlara hitaben yazılmış bir mektup da tutuşturup İstanbul’a yollayacaktı.|“Varlığın hakikatini kavrayan basit bir cevher” diye tanımlanan akıl (a.g.e., s. 57) insan nefsinin en temel fonksiyonu olarak tür, cins ve önsel bilgi (apriori) gibi duyu organlarına konu olmayan varlık alanlarının bilgisini verir. Diğer bir ifadeyle duyu organları tikelleri, akıl ise tümelleri algılamaktadır. Ayrıca duyu algıları sonucunda zihinde nesnelerin bir maddî formu ve imajı oluşurken aklın algılarında böyle bir imaj söz konusu değildir. Meselâ önsel veya çelişik önermelerin insan zihninde herhangi bir imajı oluşmaz. Şu halde maddî olmayan varlıklar alanına ait bilgiler aracısız ve zorunlu olarak akıl tarafından kabul edilmektedir.}

{Yatsı namazından sonra konuşmayı sevmezlerdi. Gayet kanaatkâr yaşarlar çok zamankatıksız ekmekle yetinirlerdi. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretleri, ömründe iki defahacca gitti. Birinci yolculuğunda İskenderiye ve Mısır’a uğradı. Buradakienbiyâ ve evliyâ kabirlerini ziyaret etti.|Kırk yaşlarında iken yaşadığı bu iç muhasebenin getirdiği, hayatın ve insanın anlamına dair derin sorgulama, sonraki birçok eserinde hakikatli birer hatıra olarak anlattığı yoğun bir tefekkürle örülüdür. Kısa bir zaman sonra, onun ismi, o günün gazete sayfalarındaki bazı yazıların altında da görüldü. Bu yazılarından anlaşıldığı üzere, hürriyete açık bir biçimde taraftardı. Yükselen hürriyet taleplerine, ne klasik ulema gibi baştaki dindar padişaha taraftarlık uğruna kulak kapamış; ne de İttihadçıların bir kısmının nefis ne isterse onu yapma anlamına gelen özgürlük anlayışına razı olmuştu.|Vicdan�n bu ‘yerinde sayma,’ hatta ‘gerileme’ kar�� uyar�lar� ba�lad���nda ise, nefis ve �eytan, bunun as�l sebebini gizler. Bunun, Risale-i Nur’a muhatap olurken sergiledi�imiz usul yanl��l���na dayand���n� nazardan saklay�p, ya benim adam olmazl���ma dair �mitsizlik a��lar, yahut Risale-i Nur’un deva olamad��� vehmini �fler.}

{Bin Pencereden Ortak Bir Gelecek inşa etmek|Ay ve Güneş Bir Lamba|Hadislerle Nasihatler ..}

{Kendileri artık manevî ilimlerinde bir kutbu olmuştur. Bu risalemizin; indi-iltihiyyede indi-Resulullahta ve indi-Evliyaullahta mergup ve mahbup olmasını ve Ümmet-i Muhammede faydalar sağlamasını temenni ve ümit ederiz. Geçen haftaki yazımda 1944 yılı Haziran ayında Denizli Mahkemesinin Risale-i Nurlar hakkında verdiği beraat kararının Yargıtay tarafından onaylandığına işaret edilmişti. Ancak hukuk her zaman kendi kuralları içerisinde işlemedi. Gerçi onu fani bir dünyada kurulmuş fani bir devletin ‘beka’sına deva bulmak için istimale yeltenenler; Türkiye sınırlarına mal edenler, Osmanlı tarihine tevdi edenler..|Zaten risaleler bir bütündür; Üstadın da ifade ettiği gibi, her birinin kendi sahasında riyaseti var ve biri diğerine tercih edilmez. Hattâ mahkemeler için hazırlanan müdafaaların dahi iman hakikatlerinin neşir ve serbestiyeti için hazırlanmaları cihetiyle “bir nevi ibadet” olarak vasıflandırılması bu bağlamda çok dikkat çekici. Ama bütün bunları hatırımızda tutarak, en azından bir Ramazan’ı, bu ayda telif edilmiş risaleleri okumaya tahsis edecek bir program hazırlamakta ve o risaleleri, Ramazan atmosferinde, yazıldıkları şartları düşünüp hissetmeye çalışarak okumanın ayrı bir letafeti olsa gerek. Meselâ Âyetü’l-Kübra’daki feza, sema, bahar, çiçek, dağ, deniz, nehir… Bahislerini, yaz mevsimindeki rahmet ve hikmet tecellîlerini de temâşâ ederek okumanın hazzı tarife sığar mı?|Aristo’nun verdiği örneği gündeme getiren filozof, “Bir kaba su konulunca hava çıkar, boşaltılınca yerini hava doldurur. Giren ve çıkan farklı olsa da bozuluşa uğrasa da mekân sabit kalır. Şu halde mekânın varlığı apaçıktır” der (Resâʾil, II, 29).}

{

{Gelenek Sanat ve Medeniyet|Günün Karikatürü|İranlı milletvekili: “Elektrik kesintileri tarımı yok edecek”}

|}

an example

{Nitekim, bu değerli eser bugün dünyanın yalnızca bu bölgesiyle sınırlı kalmaksızın, milyonlarca insana iman reçetesi sunuyor; varoluşuna dair, Kur’ânî bir açıklama getiriyor. Üslûb ve dil yönünden kısaca bu şekilde tanıtabileceğimiz Risale-i Nur’un tefekkürünü gereğince tanıtmak ise, bu boyuttaki bir yazıda pek mümkün gözükmemektedir. Bunun için en iyi tanıtıcı eser, Risale-i Nur’un kendisidir. Bazı risalelerin ise, Risale-i Nur’un birçok özelliğini üzerindetaşıyan bir fihriste hükmünde olduğu görülür. Meselâ “Yirmidördüncü Söz,” böylesi bir risaledir. Ve onu anlamaya dönük çabalar, kendi anlayışını ona giydirmeye yönelik başka kimi çabalarla gölgeleniyor.|Şu halde Aristo’ya göre insanın doğuştan sahip olduğu pasif akla etki eden ve daima aktif (faal) olan bir akıl olmalıdır. Pasif akıl insanla birlikte öldüğü halde hayat şartlarından etkilenmeyen ve ölümsüz olan bu aktif aklın mahiyeti nedir? Bedenin bir fonksiyonu mudur yoksa bedenden tamamen bağımsız ilâhî (ontik) bir varlık mıdır? İşte çağlar boyu tartışma bu sorulara verilen cevaplar şeklinde sürmektedir. Bilindiği kadarıyla Kindî, İslâm toplumunda metot meselesi üzerinde en çok duran filozofların başında gelmektedir. Filozof, Kitâb fi’l-felsefeti’l-ûlâ adlı eserinde bu konuya dikkat çekerek her ilmin kendine has bir metodunun bulunduğunu, araştırmacıların çok defa neyi, nerede ve nasıl araştıracaklarını bilmediklerinden başarısız olduklarını söyler.|Akıl gücünden daha etkili bir güç bulunmadığına göre insana olan etkileri akıl aracılığıyladır. Şu halde gökküreleri zorunlu olarak akıllı varlıklardır. Kindî’nin metafiziğin temel problemlerine ilişkin görüşleri onun sisteminin evreni, dolayısıyla madde, hareket ve zamanı ezelî sayan Aristo doktrininden çok farklı olduğunu göstermektedir.}